04 Nisan 2014

İSTANBUL KIRMISI

Kitap raflarında Ferzan Özpetek’in ismini görünce önce şaşırdım, sonra kitabı elime alıp sayfaları karıştırdım, kapak içindeki önsözü okudum ve tabiî ki hemen aldım İstanbul Kırmızısı’nı. Sanırım sadece Ferzan Özpetek ismi de yeterliydi ama ben o anın tadını çıkarmak istedim. Okumayı bekleyen onca kitap arasında tabiî ki ilk sırayı da aldı. Sonra… Sonrası boşluk… Kitabı alıp okumamın üzerinden uzun bir süre geçti ama kapağını kapadığım andan beri hiç yazmak gelmedi içimden. Taa ki sinemada bir Ferzan Özpetek filmi izleyene dek… Taa ki film ve kitaptaki hikayelerde, karakterlerde benzerlikleri keşfedene dek…

Elime alıp yeniden karıştırıyorum kitabı; “... kışı andıran bir yürektense bir yangın yeğdir.”, “Çünkü aşk gerçekten hayattaki en önemli şeydir.” Öyle midir? Bu cümleleri kurmak zor ama aşkın hayatımızda büyük bir önemi var, o kesin.

“Adam” diye başlayan bölümlere göz gezdiriyorum, en etkileyici bölümler onlar. İstanbul kırmızısı; simitçi arabalarının, tramvayın, çay tabaklarının kırmızısı… Ve aşk… Ferzan Özpetek’in filmlerinden de eksik olmayan aşk... Satırlar hızla kayıyor, gözümün önünde canlanan kareler filme dönüşüyor. “Adam”ın öyküsünün anlatıldığı bölümler hiç bitmesin istiyorum, hatta tüm kitap “Adam”dan oluşsun. Sanırım “Kadın”ı kendime yakın bulamadığımdan.

Tatlı bir tebessümle kapatıyorum kitabı. Hayat güzel, acısıyla, tatlısıyla, beklenmedik sürprizleri, tesadüfleri ile yaşamaya değer…


01.04.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder