
Bu yazıyı yazarken bir kez daha okuyorum kitabı;
“İnsanoğlunun düşünüp bulduğu oyunlar arasında rastlantının her türlü
despotluğuna karşı koyan ve zafer kupalarını yalnızca akla ya da daha çok
tinsel yeteneğin belirli bir biçimine veren tek oyun” diye yazmış satranç için
Zweig, “bilim ve sanatın arasında bir kategori” diye de tanımlamış. Satranç
oyunu için bunlar doğru tanımlamalar olur muydu bilemem ama Zweig’ın Satranç
kitabı için söyleyebileceğim birkaç şey var.
Satranç, bir otel odasında aylarca hapsedilip hiçbir
fiziksel şiddete maruz kalmadan hiçlikle sınanan, boşlukla baş başa bırakılarak
konuşturulmaya çalışılan bir adamın hikayesi. Böyle biri için sorgu odasında
asılı bir paltonun cebinden gizlice alınan bir kitap tek dayanak noktası, tek
zaman geçirme fırsatı olacaktır. Hikayenin baş karakteri Dr. B.’nin eline geçen
ise büyük satranç ustalarının oyunlarından oluşan yazısız bir kitaptır sadece ve
ona da tüm hamleleri ezberlemekten başka yapacak bir şey kalmaz. Kitap üzerinde
onlarca kez çalıştıktan sonra satranç tahtası ve taşlar ortadan kalkar zihinde
tek kişinin oynadığı iki kişilik bir savaş başlar. Dr. B.’nin boşlukla savaşı
yavaş yavaş zihinde ortaya çıkan iki ayrı benliğin savaşına dönüşür.
Kitabın konusunun ilgi çekiciliği bir yana Zweig’ın muhteşem
dili de sizi hikayenin içine hızla çekiyor, Dr. B.’nin zihninin içinde
buluyorsunuz adeta kendinizi. Siz de tutkulu bir savaşa girişiyorsunuz diğer
benliğinizle. Hikayenin başlangıcından itibaren yavaş yavaş artan merakınız
sayfalar ilerledikçe yerini gerginliğe bırakıyor. Okudukça daha da geriliyor ve
adeta bedeninizin kaskatı kesildiğini hissediyorsunuz. İşte Zweig’ın başarısı…
Son sayfalarda ise aniden gevşeyiveriyorsunuz, ağzınızda müthiş bir hikayenin
tadı…
Kitabı yeniden okuyup bitirdiğimde düşünüyorum, birkaç ay
sonra öleceğimi bilsem ve tüm insanlığa bir eser bırakacak olsam ne bırakırdım
diye. Sanırım ben insanlara mutluluk veren bir şeyler bırakmak isterdim. Öyle
derin bir iz değil, suratlarda küçük bir tebessüm bıraksam yeter. Zweig ise
düşündüren biri olmayı seçmiş, belki de o yüzden bu kadar etkili…
Not: Forextraview Dergisi'nin 14. sayısında yayınlanmışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder