
Aldığım gün dolmuşta okumaya başlıyorum kitabı, akıcı ve
merak uyandırıcı. Yazarın gözlemlerini kelimelere aktarma kabiliyeti ise su
götürmez. Cesur ve güçlü bir kadının hikayesi bu, Ferda’nın hayatın engellerine
başkaldırısı. Önüne çıkan sorunlara karşı öyle bir sert duruyor ki Ferda, bazen
kızdırıyor sizi. Bu kadar da olmaz diyorsunuz. Hissetmeli insan, hissettiğini
belli etmeli, zaman zaman düşmeli, ağlamalı hatta.. Ama Ferda bir inatla düşmüyor, düşse bile
belli etmiyor asla.. Okumaya devam ediyorum şaşırarak Ferda’nın her sözüne her
tepkisine.. Beni rahatsız eden şeyi buluyorum sonra. Karakterin altı fazlaca
çizilmiş sanki, tahmine, fikir yürütmeye yer bırakılmamış.. Ferda’nın her
hareketini, her sözünü hatta kafasının içindekileri bile dökmüş sayfalara
Erendiz Atasü. Onu affetmemize, “belki böyle düşünmüştür” diye bahaneler
bulmamıza yer bırakmamış.. Kim bilir belki özellikle bu kadar keskin bir
karakter yaratmıştır… Kitabın başından sonuna kadar hem kızmaya hem de anlamaya
çalışmaya devam ediyorsunuz Ferda’yı. Ama yaşlılığındaki sorgulamalarına şahit
olana kadar yumuşayamıyor kalbiniz ona karşı.
Erendiz Atasü, başkarakterinin gençlik heyecanını, orta
yaştaki olgun ve oturmuş tavırlarını, yaşlılıkta hayatı sorgulayışını yani
yaşla gelen değişimleri çok iyi yansıtmış hikayeye. Ama belirtmeden
edemeyeceğim, o kadar detayla dolu ki cümleler sanki nefes alacak yer kalmamış
okuyucuya.. Her şey o kadar netleştirilince gözünün önünde hayal gücüne de yer
kalmamış, sadece okumak düşmüş okuyucuya. Hikayeye gelince, bir romandan ya da
olaylar örgüsünden öte bir karakter incelemesi bence, bu bir eleştiri değil
tabi ki, bir tespit sadece. Bir küçük tespit daha; arka kapaktaki “Dün ve Ferda sol hareketin 90’lara kadar
yaşadığı deneyimi ve sonuçlarını tartışması bakımından da üzerinde çokça
konuşulacak bir roman.” cümlesini tüm hikayede olduğu gibi Ferda’nın
deneyimleri üzerinden değerlendirmek gerek.
Kitabın mutlaka üzerinde konuşulması gereken, şaşırtıcı bir
yanı da var, ilk bölümünden sonra birden hikaye kesiliyor ve ikinci bölüm
“Sanal mekanda: Karakterler yazarı tartışıyor” diye bir ara bölümle başlıyor.
İlginç ve merak uyandırıcı… Ben her zaman yazdıklarımı okuyanlar benim hakkımda
ne düşünür diye merak etmişimdir, şu cümleyi yazarsam
şöyle biri olduğumu zannedecekler veya anlayacaklar diye. Bu ara bölüm de bana
böyle bir akıl yürütme denemesi gibi geldi, belki de kendini anlatma çabası..
Ama bilemeyeceğiz tabi hangi karakter doğru tespitlerde bulunuyor Erendiz Atasü
için… İlerleyen sayfalarda “Sanal mekanda: Yazar başkişisini tartışıyor”,
“Sanal mekanda: Karakterlerin durum tartışması” ve “Sanal mekanda: Karakterler
veda ediyor” da giriyor hikayenin içine... Sanki yazar bir mola vermiş,
hikayenin o yoğunluğu içinde bir nefes almış ve farklı bir yöne kaydırmış
düşüncelerini… Güzel bir fikir, hoşuma gidiyor. Bu molalar muhteşem yazılmış,
çok doğru yerlere oturmuş diyemiyorum ama orijinal bir deneme olmuş..
08.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder