09 Aralık 2013

DÜN VE FERDA

Bir kitapçıda önünden geçerken duraksadım ve bir adım geri atıp ismini yeniden okudum “Dün ve Ferda”. Ön kapakta güzel bir kadın çizimi, arka kapakta yazarın güler yüzü… “Modern zamanların romancısı Erendiz Atasü, derinlemesine incelediği karakterleriyle okurda kalıcı izler bırakıyor.” diye de bir not. Merak edip alıyorum kitabı, işte yayıncıların satış stratejisinin işe yaradığının göstergesi. Yok haksızlık etmeyeyim bu kitapla ve yazarıyla tanıştığıma memnunum, hatta diğer kitaplarından da okumaya niyetliyim Erendiz Atasü’nün ama sonuçta hiç tanımadığım bir yazarın kitabını sadece ön ve arka kapak tasarımıyla aldırmayı başaran bir strateji var ve işe yaradı, en azından benim üstümde..

Aldığım gün dolmuşta okumaya başlıyorum kitabı, akıcı ve merak uyandırıcı. Yazarın gözlemlerini kelimelere aktarma kabiliyeti ise su götürmez. Cesur ve güçlü bir kadının hikayesi bu, Ferda’nın hayatın engellerine başkaldırısı. Önüne çıkan sorunlara karşı öyle bir sert duruyor ki Ferda, bazen kızdırıyor sizi. Bu kadar da olmaz diyorsunuz. Hissetmeli insan, hissettiğini belli etmeli, zaman zaman düşmeli, ağlamalı hatta..  Ama Ferda bir inatla düşmüyor, düşse bile belli etmiyor asla.. Okumaya devam ediyorum şaşırarak Ferda’nın her sözüne her tepkisine.. Beni rahatsız eden şeyi buluyorum sonra. Karakterin altı fazlaca çizilmiş sanki, tahmine, fikir yürütmeye yer bırakılmamış.. Ferda’nın her hareketini, her sözünü hatta kafasının içindekileri bile dökmüş sayfalara Erendiz Atasü. Onu affetmemize, “belki böyle düşünmüştür” diye bahaneler bulmamıza yer bırakmamış.. Kim bilir belki özellikle bu kadar keskin bir karakter yaratmıştır… Kitabın başından sonuna kadar hem kızmaya hem de anlamaya çalışmaya devam ediyorsunuz Ferda’yı. Ama yaşlılığındaki sorgulamalarına şahit olana kadar yumuşayamıyor kalbiniz ona karşı.

Erendiz Atasü, başkarakterinin gençlik heyecanını, orta yaştaki olgun ve oturmuş tavırlarını, yaşlılıkta hayatı sorgulayışını yani yaşla gelen değişimleri çok iyi yansıtmış hikayeye. Ama belirtmeden edemeyeceğim, o kadar detayla dolu ki cümleler sanki nefes alacak yer kalmamış okuyucuya.. Her şey o kadar netleştirilince gözünün önünde hayal gücüne de yer kalmamış, sadece okumak düşmüş okuyucuya. Hikayeye gelince, bir romandan ya da olaylar örgüsünden öte bir karakter incelemesi bence, bu bir eleştiri değil tabi ki, bir tespit sadece. Bir küçük tespit daha; arka kapaktaki “Dün ve Ferda sol hareketin 90’lara kadar yaşadığı deneyimi ve sonuçlarını tartışması bakımından da üzerinde çokça konuşulacak bir roman.” cümlesini tüm hikayede olduğu gibi Ferda’nın deneyimleri üzerinden değerlendirmek gerek. 

Kitabın mutlaka üzerinde konuşulması gereken, şaşırtıcı bir yanı da var, ilk bölümünden sonra birden hikaye kesiliyor ve ikinci bölüm “Sanal mekanda: Karakterler yazarı tartışıyor” diye bir ara bölümle başlıyor. İlginç ve merak uyandırıcı… Ben her zaman yazdıklarımı okuyanlar benim hakkımda ne düşünür diye merak etmişimdir, şu cümleyi yazarsam şöyle biri olduğumu zannedecekler veya anlayacaklar diye. Bu ara bölüm de bana böyle bir akıl yürütme denemesi gibi geldi, belki de kendini anlatma çabası.. Ama bilemeyeceğiz tabi hangi karakter doğru tespitlerde bulunuyor Erendiz Atasü için… İlerleyen sayfalarda “Sanal mekanda: Yazar başkişisini tartışıyor”, “Sanal mekanda: Karakterlerin durum tartışması” ve “Sanal mekanda: Karakterler veda ediyor” da giriyor hikayenin içine... Sanki yazar bir mola vermiş, hikayenin o yoğunluğu içinde bir nefes almış ve farklı bir yöne kaydırmış düşüncelerini… Güzel bir fikir, hoşuma gidiyor. Bu molalar muhteşem yazılmış, çok doğru yerlere oturmuş diyemiyorum ama orijinal bir deneme olmuş..


08.12.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder