05 Kasım 2013

ZENO’NUN BİLİNCİ

Bir kitapevinin “30 yaşından önce okunması gereken kitaplar” kategorisini gördüğümde, belki de o zaman 30 yaşımı doldurmama az kaldığı için, ilginç bulup tıklamış ve bu uzun listeyi inatla son kitaba kadar taramıştım. Listede geçen kitapların hepsini 30 yaşımı bitirmeden okuyamadım ne yazık ki ama okumayı başardıklarım arasında Zeno’nun Bilinci de vardı.

Zeno’nun Bilinci klasik bir psikolojik inceleme kitabı gibi başlasa da, bence kitabı ilginç kılan psikolojik çözümlemeleri doktorun değil Zeno’nun kendisinin yapması... Zeno kendisi ile ilgili çözümlemelerine sigara tiryakiliği ile başlar ancak doktorunun tavsiyesi üzerine yazmaya başlayınca bunları kendinde gözlemlediği çok daha farklı sorunlara da götürür. İşte Zeno’nun bu çözümlemeleri, kendini sorgulayışı ve kendiyle alay edişi, kendimi Zeno’yla özdeşleştirmeme neden oldu. Bu kitabı okumak bana beni biraz daha anlattı dersem yalan olmaz sanırım.

Bilmiyorum bu duyguyu daha önce yaşadınız mı? Kalabalık bir ortamda arkadaşlarınızla berabersiniz, insanlar sohbet ediyor, gülüşüyor.. siz ise sanki bedeninizden uzaklaşmış dışarıdan kendinizi ve etrafı izler gibisiniz.. Kim ne dedi, nasıl güldü, aslında ne demek istedi,  o gülüşün altında neler gizli.. kendinizi bile tahlil edersiniz o anlarda, söylediklerinizi ne zaman düşündünüz, ne zaman ağzınızdan çıktılar anlam veremeden aslında neden öyle söylediğinizi,  ne demek istediğinizi, ne hissettiğinizi düşünürsünüz.. Sanki konuşan ve o anda düşünen siz değilsiniz. Her şeyi daha berrak gördüğünüzü algıladığınızı zannedersiniz. Ve aslında bir aydınlama anı gibi gelse de bunlar, o anı yaşamak hem çok yorucu hem de rahatsız edicidir. Sanki kendinizden ve etraftakilerden uzaklaşırsınız. Ait olmazsınız artık o ana.. Yabancılaşırsınız kendinize.. İşte Zeno’nun da yaşadığı bu, ama bir farkla; o tüm ömrünü bu bilinçle geçirir. Etrafındakilerin farkında berrak bir bilinç ama her zaman huzursuz, her zaman meşgul ve yorgun bir bilinçtir onunkisi.. Ne kendini kabullenip benimseyebiliyor, ne de sevebiliyor tam olarak.. işte o zaman “İnsanın kenisini sevebilmesi için başkaları tarafından sevilmeye mi ihtiyacı var?” diye soruyor insan.. Ama Zeno’nun Bilinci bu sevgiyi de kolayca kabullenmiyor, sorguluyor durmadan..

Bir an için hayatınızda sizi hep sorgulayan, hep eleştiren biri olduğunu düşünün, etrafta buna aday birileri vardır mutlaka.. Ama bir de bu insandan hiç kopamadığınızı, kısa bir süre için bile ondan uzaklaşamadığınızı düşünün. Sanki küçük bir odada onunla kapalı kalmışsınız gibi.. Ne kadar rahatsız edici değil mi? Şimdi bilimkurgu filmlerindeki gibi bir de bu insanla aynı bedende hapsedildiğinizi düşünün.. Siz bedeninizden oluşan bir kabuk, o da içerde yaptığınız, söylediğiniz hiçbir şeyden memnun olmayan sürekli şikayet edip duran, dırdır eden bir yabancı..

Zeno da kendi bedenine hapsedilmiş yabancı bir bilinçle yaşamaya mahkum edilmiş biri adeta.. Sürekli eleştiriyor, sorguluyor kendini, yaptıklarının nedeninin ya da saçmalıklarının farkında ama bir yandan da aynı hataları yinelemekten kendini alamıyor. Kitabın sonlarında kurduğu şu cümle özetliyor belki de hayatını; “Ben zaten bir tek suçsuzluk ve saflık günümü olsun yeniden yaşamak umuduna tapmıştım.”

Ve şaşırıtıcı bir şekilde kendiyle de hayatla da barışıyor Zeno. Düşünmekten, kendini ve etrafını sorgulamaktan vazgeçtiğinde iyileşiveriyor. Belki de ihtiyaç duyduğumuz bu; kendimizi sorgulamayı, eleştirmeyi bırakıp, kendimizi olduğumuz gibi kabullenip gerçek hayata, günümüze, geleceğe tutunmak…


09.06.2013

Not: Forextraview Dergisinin 11. sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder