05 Kasım 2013

AHMET BÜKE - ÇİĞDEM KÜLAHI

Bilmiyorum duymuş muydunuz K Dergi adında bir edebiyat dergisi? Ben tesadüfen keşfetmiştim. İlginç sayfaları ve boyutuyla diğer dergilerin arasından kolayca fark edilen, kapaktaki başlıklarla merak uyandıran bir dergi...  İlk aldığım sayıyı su içercesine bitirip çok heyecanlandığımı ve ertesi gün gidip tüm eski sayıları satın aldığımı hatırlıyorum. İnsan merak ediyor okuduğu, saygı duyduğu yazarların hayatlarını, doğal bir içgüdü sanırım, kitapla yazarını da bir şekilde eşleştirebiliyor yazarı daha iyi tanıdığı zaman. K Dergi de işte tam bununla fethetti gönlümü. Yerli ve yabancı yazarların hayat hikayeleri ve eserleri hakkında kolay okunan yazılar içeren bir dergiydi. Bir süre takip etmiş, vesilesi ile birçok yazar ve kitapla tanışmış ancak daha sonra ara verip izini kaybetmiştim. Bu yazıya dergiyle ilgili birkaç cümle eklemeye karar verdiğimde internetten de küçük bir araştırma yaptım. Dergi hakkında güzel eleştirilerin yanında acımasız yazılar da buldum. Sonra düşündüm, okuduklarımız hakkında özgürce yazabilecek internet gibi uçsuz bucaksız bir yer bulduk diye mi tüm bu eleştirme cüreti? Sadece yazdığımız için mi eleştiriyoruz yoksa? Eleştirebilmeli tabi ki insan özgürce ama küfürlere başvurmadan, incitmeden, kırmadan…

Planladığımdan uzun bir girişle başladım yine, ama ben işte tam da hayatın bu yönünü seviyorum galiba. Olağan akıştaki küçük hikayeler…  İki insanın tanışma hikayesi, bir kitapla tanışma, küçük bir olayın arkasındaki kocaman tesadüfler,  düşündüren replikler… Hızla akıp giden hayatta yakalayabildiğimiz, içimizi kıpırdatan, belki de hayatımızı değiştiren anlar…

Ahmet Büke’nin öyküleriyle ben de böyle tanıştım işte. Tesadüfen aldığım bir dergide tesadüfen ilgi duyduğum bir eleştiri yazısıyla… İlk önce “Çiğdem Külahı” adlı kitabını aldım sonra da tüm kitaplarını… Kısa ve keskin hikayeler yazıyor Ahmet Büke. Hayatla bir kavgası varmış hissi uyandırıyor ama bir yandan da özümsemiş hayatı, dikkatle gözlemlemiş, içine sindirmiş... Hızla akıyor hikayeler, bir sonrakini , sonra da diğerini okumak istiyorsunuz…  Ben öykü seviyorum, anlıyorum bir kez daha, kısa ve öz, küçük bir anı anlatan hikayeleri seviyorum…  Elbet romanlar da güzel ama hikayelerin ayrı bir tadı var, çok yoğun ve doyurucu… Hele Ahmet Büke gibi bir yazardan çıktıysa çok çarpıcı, çok düşündürücü…

Yazmak daha bir zor oluyor onun hikayelerini okuduktan sonra, beğenemiyorsun kolay kolay…  O kadar güçlü ki anlatımı, söylemek istediklerinin fotoğrafını çekip de önüne koyuyor adeta, ya da karakterlerin duygularını enjekte ediyor kanına…  Uyarmadan bitirmek istemem; Ahmet Büke’nin hikayeleri ile yeni tanışacaksanız sarsılacaksınız, rahatsız olacaksınız anlatımının çıplaklığı karşısında, bir duygudan diğerine savrulacaksınız ama düşüneceksiniz de, sorgulayacaksınız hayatı ve mutlaka tanıdık bir şeyler yakalayacaksınız bu keskin dilde…


08.10.2013

Not: Forextraview Dergisinin 13. sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder