Bilmiyorum duymuş muydunuz K Dergi
adında bir edebiyat dergisi? Ben tesadüfen keşfetmiştim. İlginç sayfaları ve
boyutuyla diğer dergilerin arasından kolayca fark edilen, kapaktaki başlıklarla
merak uyandıran bir dergi... İlk aldığım
sayıyı su içercesine bitirip çok heyecanlandığımı ve ertesi gün gidip tüm eski
sayıları satın aldığımı hatırlıyorum. İnsan merak ediyor okuduğu, saygı duyduğu
yazarların hayatlarını, doğal bir içgüdü sanırım, kitapla yazarını da bir
şekilde eşleştirebiliyor yazarı daha iyi tanıdığı zaman. K Dergi de işte tam
bununla fethetti gönlümü. Yerli ve yabancı yazarların hayat hikayeleri ve
eserleri hakkında kolay okunan yazılar içeren bir dergiydi. Bir süre takip
etmiş, vesilesi ile birçok yazar ve kitapla tanışmış ancak daha sonra ara verip
izini kaybetmiştim. Bu yazıya dergiyle ilgili birkaç cümle eklemeye karar
verdiğimde internetten de küçük bir araştırma yaptım. Dergi hakkında güzel
eleştirilerin yanında acımasız yazılar da buldum. Sonra düşündüm, okuduklarımız
hakkında özgürce yazabilecek internet gibi uçsuz bucaksız bir yer bulduk diye
mi tüm bu eleştirme cüreti? Sadece yazdığımız için mi eleştiriyoruz yoksa?
Eleştirebilmeli tabi ki insan özgürce ama küfürlere başvurmadan, incitmeden,
kırmadan…
Planladığımdan uzun bir girişle
başladım yine, ama ben işte tam da hayatın bu yönünü seviyorum galiba. Olağan
akıştaki küçük hikayeler… İki insanın
tanışma hikayesi, bir kitapla tanışma, küçük bir olayın arkasındaki kocaman
tesadüfler, düşündüren replikler… Hızla
akıp giden hayatta yakalayabildiğimiz, içimizi kıpırdatan, belki de hayatımızı
değiştiren anlar…
Ahmet Büke’nin öyküleriyle ben de
böyle tanıştım işte. Tesadüfen aldığım bir dergide tesadüfen ilgi duyduğum bir
eleştiri yazısıyla… İlk önce “Çiğdem Külahı” adlı kitabını aldım sonra da tüm
kitaplarını… Kısa ve keskin hikayeler yazıyor Ahmet Büke. Hayatla bir kavgası
varmış hissi uyandırıyor ama bir yandan da özümsemiş hayatı, dikkatle
gözlemlemiş, içine sindirmiş... Hızla akıyor hikayeler, bir sonrakini , sonra
da diğerini okumak istiyorsunuz… Ben
öykü seviyorum, anlıyorum bir kez daha, kısa ve öz, küçük bir anı anlatan
hikayeleri seviyorum… Elbet romanlar da
güzel ama hikayelerin ayrı bir tadı var, çok yoğun ve doyurucu… Hele Ahmet Büke
gibi bir yazardan çıktıysa çok çarpıcı, çok düşündürücü…
Yazmak daha bir zor oluyor onun
hikayelerini okuduktan sonra, beğenemiyorsun kolay kolay… O kadar güçlü ki anlatımı, söylemek
istediklerinin fotoğrafını çekip de önüne koyuyor adeta, ya da karakterlerin
duygularını enjekte ediyor kanına…
Uyarmadan bitirmek istemem; Ahmet Büke’nin hikayeleri ile yeni tanışacaksanız
sarsılacaksınız, rahatsız olacaksınız anlatımının çıplaklığı karşısında, bir
duygudan diğerine savrulacaksınız ama düşüneceksiniz de, sorgulayacaksınız
hayatı ve mutlaka tanıdık bir şeyler yakalayacaksınız bu keskin dilde…
08.10.2013
Not: Forextraview Dergisinin 13. sayısında yayınlanmıştır.
Not: Forextraview Dergisinin 13. sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder